Kurduğunuz cümlelerin karşı tarafa ulaşmadığını hissettiğiniz muhakkak olmuştur. Veya karşınızdaki kişiyi kontrolünüzde olmadan tamamen kendi bakış açınıza göre yargıladığınızı sonradan da olsa fark etmişsinizdir. Günlük hayatımızın en önemli bileşenlerinden biri olan iletişim, her zaman doğalında ve kendiliğinden ilerlemeyebilir. Göz teması kurmak veya herhangi bir diyaloga güçlü bir el sıkışmasıyla başlamak gibi beylik önerilerin ötesinde fikirlere ihtiyaç duyarız bazen ilişkilerimizde. Siz de hayatın her anına ait olabilecek gündelik iletişimlerinizde duyulduğunuzu hissetmek ve karşınızdakinin söylediklerine içtenlikle kulak verebilmek için küçük ipuçlarına ihtiyaç duyuyorsanız doğru yerdesiniz!

Sizin dışınızda bir dünya var, iyi bir dinleyici olun

Karşınızdakine kulak kesilmek aslında bütün dikkatinizi o anki anlatıya vermek, söz kesmemek ve araya girmemekten bir adım ötesidir. Anlatıcıyla empati kurmanızı ve dinlemekte olduğunuz deneyim, sizin hayatı algıladığınız perspektife ters düşse bile, bu anlatıyı kendi içinde bir bütün olarak değerlendirmenizi gerektirir. Yargılayıcı mimiklerden ve cümlelerden kaçının. Yeni bir bakış açısına ve farklı fikirlere açık olun. Düşüncelerinizde, hayatınızda, dünyayla ve insanlarla kurduğunuz ilişkilerde değişim ve dönüşümün mümkün olduğunu hatırlayın.

Kendinizi de bir kenara bırakmayın, konuşurken özgüvenli olun

Etkili bir iletişimin önemli unsurlarından bir tanesi iyi bir dinleyici olmak olsa bile diyalog karşılıklı bir süreçtir ve ancak bir ilişki içerisinde mümkün olur. Başarısız iletişimlerin çoğu, tarafların kendi cümlelerini adeta bir tirat veya bir monolog gibi o ilişki içerisinde inşa edilen alana bırakıvermesinden ve bu düşüncelerin uzlaştığı, çarpıştığı veya temas ettiği noktaları yaratamamasından kaynaklanır. Dinlediğiniz hikâyelere alan açarken kendinizi ikinci plana atmayın. Fikirlerinizi özgüvenli bir şekilde ifade edin ve kurulan cümlelerin gerçekten birbirine konuşmasını sağlamaya çalışın.

Duygularınızın sorumluluğunu alın

İşittiğiniz bir cümle sizi üzebilir veya sinirlendirebilir. Ancak bu her zaman karşınızdaki kişiyle veya onun dile getirdikleriyle ilgili değildir. Zihnimiz çeşitli kategoriler yaratmaya ve belli başlı etiketlemelerle insanları bu kategorilere yerleştirmeye meyilli bir çalışma şekline sahip olduğundan dünyaya ve çevremizde olan bitene tamamen nesnel bir bakış açısıyla yaklaşmamız imkânsız hale gelebilir. Sonuç olarak gözlemlediklerimizi öznel bir filtreden geçirerek anlam oluştururuz. Bu nedenle, herhangi bir iletişim esnasında hoş olmayan duygular deneyimlediğinizi fark ederseniz, bunun karşınızdaki kişi kadar sizinle de alakalı olduğunu aklınızda bulundurun. Hissettiklerinizin sorumluluğunu alın.

Bonus: İletişimin iki taraflı bir süreç olduğunun farkında olun

Ne kadar çaba sarf ederseniz edin, güçlü bir iletişim geliştirmek bazen mümkün olmayacaktır. Çünkü aslında bütün bunlar sizinle olduğu kadar karşınızdaki kişiyle de ilişkilidir. İletişimin doğasının ilişkisellik ve karşılıklılık içerdiğini kabul edin. Olmadığında kendinizi yıpratmayın ya da üzmeyin. Aynı hayat gibi iletişimin de inişleri ve çıkışları olduğunu, düz bir çizgide ilerleyemeyeceğini unutmayın.